Bizimki büyüdüğünü fark etmiş geçenlerde. Çok net hatırlamıyor ama anlattığına göre bir ara salıncaktaymış, düşmüş, büyümüş.
İnşaat kenarındaki kum birikintisi onu dünyanın en mutlu insanı yapabiliyorken, şimdilerde nasıl para kazanırım derdinde. Çok sıkıldığını söylüyor bir arkadaşı işyerinde. “Saklambaç oynayalım mı” diye soruyor bizimki; “bi siktir git” diyor arkadaşı. Tam kaşlarını çatmış, o da ona küfredecek ki bir bakıyor elinde kahve ve sigara. Aklına geliyor, büyümüşler.
Büyüdü büyüyeli hiç oyun oynamıyor. Çok da iyidir halbuki oyunlarda. Hızlı koşar, iyi saklanır, pek ebe olmaz mesela. Ama artık oyunların yerine “sosyal hayat” dedikleri bir şey var. Ve hep bir ağızdan söylüyorlar bunu ama pek azı sahip buna. Tam olarak ne olduğunu büyüdüğünden beri anlayamamış, büyüklerin oyun anlayışı gibi bir şey diyor. Ama öyle eskisi gibi her gün sabahın en erken saatinden akşam ezanına kadar değil, ayda yılda bir oynanıyor.
Sevgilileri de oldu büyüyünce. Bazısı gerçekten, güzel zaman geçirmesini bile sağladı, bazen. Ama hemen hemen hepsi çok şeyler götürdü ondan. Hepsi pişmanlık yaşattı, canını sıktı. Oysa sınıftaki en sarışın kızı severdi eskiden. Sistem çok basitti. Ne hissettiğini tam olarak bilmezdi bile. Dokunmayı, konuşmayı, dinlemeyi çok severdi onu. Hem de bunların herhangi birini, bir kere bile yapmadan. Ama inançlı ve bağlıydı. Beklerdi çok mutlu olacakları günleri, hiç sıkılmadan. O günler, hiç gelmezdi.
Hiçbir şey sandığı gibi olmazdı ki o yıllarda. Hep en iyiyi, en güzeli, en mükemmeli hayal ederdi. Hep de hayal kırıklığına uğrardı. Olsun, hayal kırıklıkları büyüktü ama, küçüktü o daha, zamanı vardı, beklerdi.
Şimdiyse o kadar iyimser değil. Hiç değil. O salıncaktan düşüşünü de hiç unutmuyor. Her gün, kalktığı için lanet ediyor. Seslisohbet / Seslichat / Sesli / Chat / Medikal / Ortopedi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder