Her Kimse 1

Türkan Karadağ'a*

Ben seni hiç böyle güzel görmedim
çiçekli entarisiyle bir kadın mutfakta gibi
pembeleşinceye kadar ağlaşıyorken soğanlarla
hamaratlı elleriyle üç öğün angarya
menüsünde ‘acaba bugün ne yapsam çorbası'
tuzu biraz belirsiz ama maksadı gayet kıvamında
‘biraz laf salatası' komşularla imece
az ayşekadın, kıt kanaat pilav
yanına yeni mezun harbiyeli gibi yakışıklı
Kemal Paşa tatlısı
şerbeti pek rana, pek şeker, maşallah
ve ah! Dibi tutacaktı hayallerinin
dalgınlığını biraz daha ocakta bıraksa

-Mehmet canım hiç sesin çıkmıyor-oldu
kadının sesi sonra oğluna
oyuncaklarıyla beraber organize bir yaramazlığa karışınca
acık unutulmuş bir masaldan kaçırılmış mıydı çocuk
Tahkim ve Terbiye Kurulu tarafınca -Yasaktır!
yaktığı düşleriyle ısınan bir Kibritçi Kız gecesinde
yoksulluğun asık yüzüne inat gülümsemek
hiçbir prenses aşık olamaz cücesine
çünkü uzun boylu bir duygudur kibir
alçak tepeleri ben yarattım dercesine
bir de şu var: Nazım vatan hainidir – Müstahaktır!
adının yasaklanması ders kitaplarında
hiçbir cin grev ilan edemez zira lambasına
ah unuttumdu hamaratlı ellerinde kadının üç angarya
üç doz acı, yüksek ateş üç gece
üç dilek: Kocacım gelirken eve ekmek getir
bu bir.
oğlum dağıtma etrafı, akşama misafir gelir belki
bu iki.
ben erkek olmalıydım, kadın olmak ne güç
küfür bile edemiyorum fizyolojik yetersizliğimden
bu üç.

Apansız dışarıda üç el silah sesi sonra
üç faili meçhul ceset cadde de sabah sabah
ve ah! Geldiler yüzlerinde vampir eyriği gülümsemeyle
üç kez kapıyı çaldılar uzun uzun
-kim o diyemedi kadın susturarak gözlerini
oysa ne de güzel gözleri vardı
bir çiçeğe su verir gibi bakardı
bakardı menekşe açınca dağlar uzun uzun
kirpiklerinde kadim eşkıyalar voltalardı
görürdü elbet gözün kör dediğini
Pir Sultan'ı sonra Şeyh Bedrettin'i
sonra
-kim o diyemedi kadın susturarak gözlerini
hem hiç kimsesi kalmamıştı ki onun
hem ne önemi vardı kim olduğunun yalnız kalınca
dese ben hamarat bir ev hanımıyım- Siz nasılsınız
ben hiç konuşmayınca öldüm sanıyorum
siz bir ölüyü nasıl tanımlarsınız?

Üç ekim bin dokuz yüz yetmiş yedi
hiç unutmuyor kadın bu tarihi –Hiç
unutmuyor bir sabah yüreğine sıka sıka kurşunlar
Mehmet diyor oğlum, ‘yüreğimin narçiçeği''
bırakma ellerimi daha çok çocuksun kaybolmaya
büyüyeceksin pembe panjurlu masallara rakılı akşamlar
adayacaksın daha
daha emeğin tutsak düşmediği zamanlar göreceksin
ekmekte ter, gülde kırmızı, saçlarında bahar kokusu
-Mehmet koşma oğlum ellerimden uzun uzun
Mehmet dikkat!
bir fren sesi çığlık çığlığa, uğultular kör kötürüm
eksik yanı kadının, acemi yanı, ah çocuksuz yanı
-Mehmet canım hiç sesin çıkmıyor-oldu
kadının sesi sonra oğluna
üç kez kapıyı çaldılar uzun uzun
-kim o diyemedi kadın susturarak gözlerini
dese ben yalnız bir ev hanımıyım- Siz nasılsınız
ben çocuğum ellerimden yitince öldüm sanıyorum
siz bir ölüyü nasıl tanımlarsınız?

Ben seni hiç böyle güzel görmedim
acılarıyla bir kadın dimdik ayakta gibi…

Vedat Keleş

Seslisohbet / Seslichat / Sesli / Chat / Medikal / Ortopedi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder