Bu Böyle Olmayaydı

Gün bana ters gidiyor, ben de ''bana mı lan? al o zaman sana'' dercesine, aynı şekilde ona karşılık veriyordum.Sanki daha yeni uyumuşum da beş dakika sonra kaldırılmışım gibi hissediyordum, sekiz saatlik uykumun ardından.Öyle ters gidiyordu ki gün ''Anne beş dakka daha yeaa..'' rutinini bile söylemeyi unutmuştum.Söyler söylemez kalkmış, mırın kırın ede ede bir yanım yatakta bir yanım benle (yani yarı uyanık halde) yüzümü yıkamaya gidiyordum.Yıkadım mı yıkamadım mı ya da o ara neler oldu hatırlamıyorum.Galiba benle olan yarım da üşenip yatmaya gitmişti o zaman.Beni yalnız bırakmıştı.

Kahvaltıya yanaştım.Annem, hayatımda en sevmediğim gıda maddesini ekmeğimin arasına koymuştu: PEYNİR! Fotoğraf çekilirken, millet peynir deyip güler bensesuratımı buruştururdum ve annem bunu bile bile peynir mi koymuştu? Günün laneti anneme de sirayet etmişti anlaşılan. Fakat ben dik durmalı, peynire rağmen bu günü atlatmalıydım. Annem içeri girdi ve sofranın başındaki beni gördü.Hiçbir şey yemiyordum. ''E peynir gorsan yemem tabi?'' bakışı attım.Anladı.Fakat annelerin birözelliği olan ''anlamasına rağmen bi yoklama sorusu sorma'' fiilini de gerçekleştirmeyi ihmal etmedi. ''Niye yemiyon oğlum?'' dedi.Yukardaki bakışımda anlatmak istediklerimi bir de dilimle söyledim.Tabii biraz baskı yaptı yemem hususunda ama ''yemezler'' deyip püskürttüm.

Ekmek arası peynir safhası böylece atlatılmış olmuştu.Servise geç kalmak üzereydim.Üstümü başımı giyerken,biraz acelenin de sebebiyle, bacağım pantolondangeçmiyordu ya da pantolon geçirmiyordu.Üstelik kravatımı da bağlayamamıştım.''Ulan hay senin..!'' diyerek pantolonun yarısı giyinik ve kravat bağlanmadan boyunda asılmış halde ayakkabıları alıp kapının önüne geldim.Bir yandan pantolonu giyerken diğer yandan da dışarıda olan ayağıma ayakkabı giydiriyordum.Kerata da ayakkabıylaayağım arasında kalmış,sıkışmıştı.Bir sinirle onu da yerinden edip koştum.O denli coşmuştum ki asansörün bizim katta olduğunu farketmeden hoplaya zıplaya iniyordum merdivenlerden üçer beşer.Servise yetiştim ve ''Asansöre binsem böyle şeyolmazdı..ııh..oouuyh..yani yetişemeyebilirdim'' diye nefes nefese kendimle konuşuyor, deli gibi kendimi avutuyordum.

Servis okula yanaştı ve herkes servisten indi.Tabi o zaman ''arkaya oturup servisten en son inme'' modaydı.Ben de hep arkaya oturur hep de en son inerdim.Fakat indikten sonra etrafa koşuşturma bütün havayı yerle yeksan ediyor, bir yumurcak olduğumu acımasızca yüzüme vuruyordu.Ona rağmen ben ''ehehe uhehe, koş lan zil çalacak'' gibi umarsızca nidalarla kendimden geçiyordum.

Koşarak, okulda andımız ve istiklal marşı okumak için geçilen sıraya geçtim.Andımıza az kalmıştı ve etraftaki arkadaşlarla sohbet-muhabbet, gırgır-şamata tarzında sırada bekleşiyorduk.Fakat hepimiz bulunduğumuz sıraya sadık bir şekilde konuşuyorduk, yerimizden kımıldamadan.Birden arkamdan bir itekleme, bir beni yere düşürme ya da sıradan atma çabası..Çakalın biri bir şaka yapmak için ya da civarında bulunduğum bir kızdan hoşlandığı için olsa gerek beni itmişti.Tepem atmıştı.İki-üç itekleşme oldu.Sırama giremiyor, daha da arkalara gönderilmeye zorlanıyordum.Fakat burda asıl önemli olan arakya gitmek değildi, benim sıramı zorla zaptetmesiydi.Bunu yapamazdı, haksızlığa göz yumamazdım. O yüzden savaş veriyordum fakat müdür yardımcısıgeldi, sıranın dışında olan sıradışı kişiliğe (yani bana), ''şlaaakk.!'' efektinin hakkını vererek okkalı bir tokat attı.''Noluyo lan, bu neydi ki şimdi?'' gibi apışma ifadesi takınmaya çalıştım yüzüme.Aksi halde ağlamak üzre olduğum anlaşılacaktı.Arkamı döndüm ve koşarak arka sıralara geçtim.''Senle işim bitmedi oğlum, görüşecez.!'' deyip çok sinsi ve pislik bir ifade kondurdum suratıma.Orada dediğim ''sen'' aslında ''siz'' di.Çünkü o an aklımdan sadece beni sıradan atan çocuk geçiyordu ama daha sonra müdür yardımcısını da düşünmüştüm.Benim ahım hepsine yeterdi.

O çocuğu tenefüste dövemezdim çünkü nöbetçi hocalar misli misli çıkarırlardı benden.Sınıfta zaten olmazdı.En iyisi ben bunu beden dersinde, serbestken döveyim dedim.''Ben eşofmanı içten giymişim zaten,değiştirirken yorulmam; o daha üstünüdeğiştirir felan ohooo iyice yorulur daha rahat döverim.'' diye saçma bir görüşün üstünede oturtmuştum planımı.

Beden dersi gelmiş, hoca bir güzel posamızı çıkardıktan sonra bizi serbestbırakmıştı.''İki soluklanayım da öyle döverim.'' deyip banka oturmuştum.İlk beden dersi geçmiş, ikincisine girmiştik ve ben bunu görmüştüm.Bir anda atılmıştım ve küfürleşmeye başlamıştık.Daha ne olduğunu anlamadan kendimi ana-avrat düz giden bir tartışmanın içinde bulmuştum.Az sonra kavga olurdu bu.Kendimi hazırlamalıydım.Baktım ki bu iyice abartıyor, tekmeyi geçirdim buna.Tabii boy kısa olduğu için anca bacaklara vurabilmiştim ama vurmuş olmam onu biraz pıstırmaya yetmişti.Gaza gelip birkaç posta daha koyduktan sonra, sinirli gibi ama aslında dövdüğüm için gayet mutlu bir şekilde sınıfa gitmiştim.Onunla işim bitmişti.Fakat içimde daha büyük bir nefret vardı ve kafamda türlü oyunlar dönüyordu.Saçma sapan, gayet mantıklı, uçuk, kaçık, değerlendirilebilir, sade ve sair ne kadar fikir varsa üşüşmüştü beynime.Fakat hepsi bi an görünüp kayboluyordu.Uzun soluklu düşünemiyordumMüdür yardımcısına ne yapmalıydım?

Ona hiçbir şey yapamadım.Yanağımdaki tokadın acısı vardı ve izi yanağımda değil beynimde kalmıştı.Yapacak bir şey yoktu ve mecburen içimde kalmıştı.

Okuldan mezun olmuş, ayrılmıştık.Her ne kadar dövsem de, çocukla iyi arkadaş olmuştum sonrasında.Fakat müdür yardımcısı ne yapıyordu acaba, bana yaptığı yanına mı kalmıştı?

Mezun olduktan sonra öğrendim ki o hoca Hakk''ın rahmetine kavuşmuş.Duyduğum anda hiçbir intikam duygusu kalmamıştı ve dediğim tek şey de ''Allah rahmet eylesin''di..

Seslisohbet / Seslichat / Sesli / Chat / Medikal / Ortopedi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder