Alevli Saha

Muzur bir yaz günüydü.Sitedeki çocukların kimi yaylaya kaçmış,kimi evinde pinekliyordu.Bense tek davamız olan ''saha''nın derdindeydim.Sitedeki çimler sararmasın,alandaki arabaların alarmları ötüşmesin diye sitede top oynayamamaktan muzdarip halde kendimize bir saha bulmaya çalışıyordum.

Sitenin arka kısmındakı boşa büyüyen otlukları gözüme kestirmiştim.Birkaç çalı çırpı toplayıp otluğu ateşe verdikten sonra kalan kısma asfalt döşenmesi için bir yol bulup oranın sahamız olmasını sağlayacaktım.Sahasızlıktan gözüm o derece dönmüştü.Artık sitedeki absürd silahçılık,saklambaç,zımbırzımba,yerden yüksek gibi bilimum oyunlar baymıştı.Sitece kötüye gidiyorduk,öyle ki seksek,ip atlama gibi oyunlar bile cazip geliyordu.Çocukları silkelemek için bu yakım işlemini yapmalıydım.

Bana tek gereken,gaz verecek,destek çıkacak,fikrime katılacak bir zıpırdı.Kara kara düşünürken karşıdan bir güneş gibi belirmişti kara Muzo.İşte zıpır buydu.Beklediğim gibi mezkur fiilleri uyguladı.Artık ateşlenmiştim,durdurulamazdım.

Hemen otları toparladık,bir yerlerden kibrit bulduk.Muzo yakmaya yanaşmayınca sitedeki tek babayiğit benmişim gibi atladım kibrit kutusunun üstüne.Kibriti parmaklarımın arasına aldığımda beni de hafiften bir korku sardı.Yanma ihtimalinin ve daha önce bu stilde yaptığım atışların yanma yüzdesinin düşük olması beni artistlik kibrit atışına itti.Böylece birkaç atıştan sonra ''yanmıyor'' bahanesiyle ben de kurtulabilecektim içinde bulunduğum korku anaforundan.Baş parmağım kibritin yanmayan kısmına,diğer parmaklarım kibrit kutusuna ve kibritin yanan kısmı da kibrit kutusunun yakacak kısmına denk gelecek şekilde düzeneği kurdum.Aksiyon başlamıştı.

Diğer elimin orta parmağıyla baş parmağımı birleştirdikten sonra,orta parmağımı gerip kibritin köküne vurmaya ayarladım.Orta parmağım hızla kibrite ilerliyor,bense yanma ihtimaline yanıyor ve ecel terleri döküyordum.Ve kibrite vurdum.Döne döne otların arasına girdi,fakat yanmıyordu.İçimden oh çekecekken yanmaya başladı.İlk yanmama feykti ve bu artislik atışın bir özelliğiydi.Fakat heyecandan unutmuştum bu özelliği.

Otlar hızla yanmaya ve etrafı ateş beni korku sarmaya başladı.Deminki babayiğitten eser yoktu.Gazlayıcı kara Muzo ise çoktan evinin yolunu tutmuştu.Fellik fellik hortum,kova,su arıyordum.Hemen sitenin öbür ucundaki çeşmeye koştum ve bulduğum kovayı altına koyup su dolmasını bekledim.Su dolmuştu fakat benim kovayı kaldıracak gücüm yoktu.Birazını boşaltıp kovayı elime aldım ve elimden geldiğince koşmaya başladım.Koşmak dediğim de yürümekten hallice.Döndüğümde alevler her yanı sarmış,karşı site ve bizim sitedeki apartmanları hafif is bürümüş ve çamaşırların anası ağlamıştı.Elimin ucuyla suyu döküp ''bundan sonra bu sönmez,ben de kaçıyım da üstüme kalmasın'' deyip oradan sıvıştım.Bu lafları dememle eve girmem bir oldu.Fakat o kısa zamanda polisin beni alacağını,otların yanıp alevlerin apartmanlara sıçramasını ve en kötüsü otlukların yanındaki bahçenin sahibi olan amcanın bahçesinin yanması hasebiyle beni dövüp köpeği Dost''un önüne atacağını düşünmüştüm.Bu düşüncelerin verdiği dertle saçlarım beyazlama derecesine geldi,suratım pudra şekerine döndü.Birkaç gün sessiz durup ortalığın durulmasını bekledim.O birkaç gün balkondan çıkıp da dışarı bakamadım,ve tabi ki otluğa.Sitenin kapıcısı sitedeki hemen her işten olduğu gibi bu işten de benim ve Muzo''nun sorumlu olduğumuzu düşünüyordu.Kapılarımızı çalıp bizi küçük duruma düşürdü ve azara da doyduk.Fakat kafamdaki o kötü düşünceler gerçekleşmediği için gayet mutluydum.

Aradan bir hafta geçmiş ve sinirler normale dönmüştü.Hemen aşağı inip otlağa baktım.Otlağı yakınca karşıma direk saha geleceğini düşünmüştüm fakat karşımda girintili çıkıntılı,asırlık dede gibi bir toprak parçası duruyordu.Hayallerim yıkıldı bu manzara karşısında.Fakat yılmadım ve burasının düzlenmesi gerektiğini düşünüp girişimlere başladım.

Toprak parçasının içine girince bu işin kazmayla,kürekle,elle,ayakla olmayacağını anladım ve buraya kepçe,dozer gibi aletlerin getirtilip asfalt döşenmesi gerektiğini düşündüm.Kapıcının da gazıyla yüz metre ilerideki inşaattaki kepçeyi çağırdık.Toprağı düzlese bize yeterdi.Saha olsun topraktan olsundu biz için.Fakat bu işi hayrına yapmazdı elbet.Nedense kapıcıya kanıp kepçeyi çağırmıştık.Kepçedeki amcayla kapıcı aralarında bişeyler konuştular ve kepçe aramızdan ayrıldı.Kepçedeki amca büyük bir umutla gelmiş fakat hüsranla dönmüştü.Biz de gidip diğer aletleri ayarlayacağını sanıp coşkuya kapılmıştık ama kapıcının,bu işin olmadığını haber vermesiyle yıkıldık.

Birkaç gün geçti ve biz yaylaya göçtük.Gözüm,arkamda bıraktığım projede kaldı.Yaylada bütün yaz onun hayaliyle kavruldum demek yalan olur çünkü umarsızca koşup eğlenmiş,maçlar yapmıştım.Ama döndüğümüzde ilk işim oraya bakmak oldu.O asırlık dede gencecik bir gonca olmuştu biz yayladayken.Asfalt döşenmiş,dümdüz olmuştu meydan.Projemin nihayete ermiş haline baktım ve gözyaşlarına boğuldum.O benim çocuğumdu artık.Asfalta yatıp ona sarıldım,sarıldım...Daha doğrusu kollarımı sıcak asfalta yasladım,sarılırcasına.Aylarca sahamızda top oynayıp zevkini çıkarmıştık ama yıllar geçtikçe değerini unuttuk...

Saham,benim garip saham...

Seslisohbet / Seslichat / Sesli / Chat / Medikal / Ortopedi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder