Köylü Çocuk İstilası

Yine bir yaz günü her zaman olduğu gibi yaylaya çıkmıştık.Sıkıntı bütün hücrelerimizi kaplıyor,yaylanın her yerini fellik fellik gezip adım atılmamış yer bırakmıyorduk.Bir muziplik,bir dallamalık,bir atraksyon lazımdı bize ama nerde bulabilirdik onu?

Sıkıntı halinin bizi sarıp sarmaladığı her durumda olduğu gibi yine dama çıkmıştık.Tepeden bakınca eğlenceyi daha iyi göreceğimizi düşünüp etrafa baktıktan sonra bir şey bulamayıp damdaki taşları dağa taşa fırlatıyorduk.Bir zamanlar samimi olduğumuz,üstün futbol yeteneklerimizle köy turnuvalarına bile katıldığımız köyçocuklarını gördük bir ara.''Şimdi niye samimi değiliz ki lan bu çocuklarla?'' diye geçirdim içimden ama cevapsız bir soruydu benimkisi.Ardından su depolarının arkasına gizlenip ''Muhammeeeeeet,Davuuuutt,Memmeeeedd'' diye bağırdık.Bazen iki deponun arasından bir sinsi gibi bakıyor,ne yaptıklarını kontrol ediyorduk.Eğlencemizibulmuştuk.

Otlayan ceylanlar gibi kafalarını kaldırıp şaşkın şaşkın etrafa bakıyorlar ve sesin geldiği yöne doğru ara ara ses göndererek sinyal yolluyorlardı bize.Bizim mekana doğru yürümeye başladılar.Artık iki tırsak şerefsiz gibiydik.Olduğumuz yerde heyecandan ve korkudan birbirimizi yiyor,debeleniyorduk.Yaylanın taaa dış kapısına yaklaştıklarını görünce,bizi görme ihtimallerini düşünüp bir yusuf yusufla anında damdan bodruma indik.İnerken kafamızda türlü alicengiz oyunları,stratejiler dönmüştü.Acaba ne yapacaktık?İndiğimizde çoktan silinmişti bütün planlar,ödümüzün patlama sesiyle.

Ordaki kapıyı aralayıp dışarıya baktık.Yaylanın kapısına dayanmışlardı.Birbirlerinden bağımsız,biri ''yuusoooouuufff'' biri ''iieemriieee'' diye cıyak cıyak civciv yavruları gibi bağırıyorlardı.İçlerinden iri yarı olan Muhammet tombalak elleriyle ikisini susturup tekağızdan anlaşılır şekilde bağırmanın mantıklı olacağı düşüncesiyle bizim isimlerimizi sırayla sesli zikretti.Bizse artık sonumuzun geldiğini düşünüp salavat getirmeye hazırlanmıştık.

''Gelin lan top oynayak accık,nerdesinğiiz'' bağırışlarıyla içimdeki uyanık ortaya çıkmış ve bana ''ulan top oynayacağım ayağına çağırıp ağzımızı burnumuzu kıracaklar.'' diye fitne veriyordu.Onların samimi olma ihtimalini ve neden durduk yere ağzımızı burnumuzu kıracaklarını düşünmüyordum.İçimdeki bu durum kuzenime de sirayet etmişti.Bulunduğumuz 4-5 metrekare içerisinde heyecan ve korkuyla titreye titreye garip garip hareketlerde bulunuyor,adeta can çekişiyorduk.

O anda yüce bir ses işitildi arş-ı aladan.''''Allah''ım mazlumu görüp bize yardımgönderiyor'''' diye düşünürken balkondan bağıran annelerimizin sesi olduğunu anladık.Yine de yardım gönderilmişti.Yayladaki kadınlar birliğini oluşturmuşlar ve sesleriyle köylü çocukların üzerine yürüyorlardı.Kahramanlıklarını ilan etmişlerdi gözümüzde.''Yörüyünğ la,ne böğürüp duruyonuz? Haaadi gedinğ yusuf musuf yok burda..'' diye püskürtüyorlardı köylü çocuk cephesini.Çocuklar bir yandan ''ulan demin çağıran onlar değil miydi yav?'' diye birbirleriyle ufaktan ufaktan konuşuyorlar,bir yandan da azar yemiş olmanın ezikliğiyle pısmış şekilde uzaklaşıyorlardı.

Sanki demin ölüm döşeğindeki çocuklar biz değilmişiz gibi,''onları alt ettik'' edasıyla gülüyor eğleniyor eve doğru hoplaya zıplaya çıkıyorduk.İçimizdeki korku zamanla değişime uğramış ve ''eğlence'' adına bürünmüştü.Aslında korkmamış,eğlenmiştik.Ya da öyle anlatıyorduk en azından etrafımızdakilere.Bu gazla kendimizi ara sıra damda su depolarının arkasında bulduk birkaç kere ama o korku içimize tekrar hakim oldu ve açıkçası yapamadık,yemedi.

Şu an hâlâ eğlenceli olduğunu düşünüyorum orası ayrı mesele...

Seslisohbet / Seslichat / Sesli / Chat / Medikal / Ortopedi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder