Söz Dergâhı

su dergâhı:

kiri, suyla yıkarsın
kirli, su ise ne yaparsın?
suyu, su ile mi yıkarsın?

hangi su?
bengî-su?

suyu ortadan ikiye böl;
bir taraf yaksın, bir taraf yansın

su; iki hasan/bir osman füzyonu

su; zemzem
su; medyen
su; meryem
su; âb-ı hayât: ebû fâtıma
su; azîz...

umûm dergâhı:

herkes kendi gülünün dikenidir...

altın değildir, bu defâ susmak harâmdır
hâk, hukûk; hukûk, hâktır;
sessizlik helâl değil, bir şey söyle ey cemâat!
hoca, bâri sen bir şey söyle!

dün gece, mahlede zulüm vardı, geçip gittin
sabâh-ı şerîfler sana hayırsız olsun
tek bir savt çıkmadı senden, karnın yırtılsın!
getirdiklerin de senin gibi;
Allah, senin belini bağlasın!

söz dergâhı:

slikonik, sloganik sözlerden vazcay
inandığını söyle, îmânından olsun;
kıvâmı, kuûdu olsun;

sözün özü, özün sözü olmalıdır.

neredeyse pabuçlarının üzerine bile and içeceksin
yemîni çok olanın ‘emîn’i az olur.
ekmek çarpsın öyle!

her yay, her oku fırlatmaz
her ok, her yaya gelmez

yayın kepâze, okun yelpâze,
irem nerede?
âh irem nerede?

ölüm dergâhı:

salt zekâ, ölümle sorunludur.

kimileri ölümü hatırına getirmediği için,
kimileri de hatırından çıkarmadığı için ölüdür.

hayât hem dopdolu, hem bomboştur
ve ölümü hesâba katmayan zâten ölüdür!

beden, rûha mezâr;
ölü yaşıyoruz...

hikmet dergâhı:

tayyâre yapınca, havalara girdi
kendi küçük abdestinin ne zamân geleceğini
kestiremeyen, bir memenin ucunda
uçkur imparatorluğu kuran insân

ben şehâdet ederim ki
tekno, kerâmetin eline su dökemez!

ahirzemândır, kötü vâsıflar îcâdı demi...
kötü bir vâsıf kazanan, iyi bir vâsfını yitiriyor
bozulun! bozulun! bozguna uğratın ‘hulk’un şehrini
ahlâkın “rakor”unu, ahlâksızlığın rekorunu kırın!
rûhun sermâyesinden yiyip durun...

nükte dergâhı:

emâneten biribirine bağlanmış gibisin...
hep destek bekleyen, kendinin en büyük kösteğidir
kendine yetmeyene hiçkimse yetemez

bomboş insânı doldurmak zor,
dolduruşa getirmek kolaydır
âh, her yer serseri hâyın...

kiminin rûhu patlamamış mısırdır; serttir, yenilmez.
toprağa eksen de yaşermez, tam yakımlıktır.

günah, rütbe düşür; sebât et, boğuş kendinle;
içinin cengi olanın, benzinin rengi olur
çapayla çapayı bırak!
kendinde çabala, kendini çapala;
için düzelmezse, işin düzelmez!

el’gitar dergâhı:

kelebek gibidir
bütün dilleri bilir
karnının santrasında nakışlı bir boşluk,
akustikte akar değirmi...
gülmeyi ve ağlamayı karıştırdığında
altı kulağı çekilir
adı: admira
soyadı: juanita

el’gitarı,
kimi; sayar, matematikle çalar
nokta nokta nota!
ben; dalar, felsefeyle çalarım
hesâbı-kitabı yok armonilerimin...

el’gitar, ahşâbı unutulalı beri,
tenekeler çalgı oldu.

kalınlar dergâhı:

rûhuyla tanışmamış olan,
bedeni için her şeyi yapar

kalbi, damağına yenilmiş,
midesinin şamandrası yok;
öküzlük spektrumu geniş alan

ne desen para etmez
mermiye yazıp kafasına sıksan,
kafasından lâf girmez.

okuya okuya laçkalaşmış adamlar da gördüm,
onları da kalınlara yazdım
kalınlar, laçkalar
uzun uzun kallaç’lar

tahlîl dergâhı:

Allah, alelekser zaâfı değil,
zaâfa teslîm olmayı cezâlandırır.
insânı, melekten çıkar; zaâf
meleği, insândan çıkar; şehvet
erkeğin nâmusuna, kadının üryanlığı saplandı

istanbul’da kirâcı olup da arada bir
işsiz kalmak gibi bir şeydir şâirlik..

lilhâk,
şâir, kendi başına belâ olmuş kişidir.

hece/beyît dergâhı:

dikiş tutmaz oldu habîs arzular
çarmıha gerildi “biz”, “ben” revaçta

gözbebeğine saplandı akıllar
diller, dişlisi silinmiş cıvata

kanı kesildi, patladı mantıklar
stop etti muhâkeme sandıkta

kendire bağlandı gerçek sevdâlar
“mem”ler yorgun şimdi, “zin”ler kayıpta

bembeyâzları kirletince karalar
siyâh sisler var şimdi her tarafta

mem u zin, ekrâd âşkıdır.
ekrâd, kürd’ün tekil sülâlesidir.

mantık dergâhı:

“değil”in “değil”i kendisidir
kronik bir “değil”im var,
bir “değil” daha bulsam kendimi bulacağım

alt-üst-alt oldum
eski hâlime döndüm de
benden geriye bir şey kalmadı

“yavaş yavaş, hızlı hızlı yürümeye başladı” dedim,
biraz tuzaktı bu!
bir anlatım bozukluğu yok, tümce mantıkîdir.
bahse girme, kaybedersin!

ben şâirim,
şâirler yalancıdır dersem,
bu, doğru mudur?
ben, doğru söyleyen bir yalancı mıyım?
yâ da yalan söyleyen bir doğrucu mu?
nasıl oluyor?
ne o, şaftın kaydı senin mantık?

(kuru mantığı, zekây(l)a sıkıştırmaktır niyetim. elhâk; yalan, nefret ettiğimdir.
ki cümle içinde “yalan” kullanmak bile incindiğimdir)

rest/reset dergâhı:

işığı engelleyebildiğin kadar gölgen vardır,
ve o g(b)ölge, senin karanlığındır.
senin karanlığın sanadır!

bant artık sarıyorsa devâm etmenin bir anlamı yok
kapatın şu teybi! müslüm boğuluyor
bantların zamânı mı kaldı bre!
alıştırın kahtalıyı kompani diske

ismin dışında baş harfi büyük olan ne bıraktın sen?
ondan haber ver!

“eşref”liğin gitti, “mahlûk”luğun kaldı.
kendine gel ey insân, senden kıymetlisi yaratılmadı!
kendine gel!
ve kentine gel ey insân!

hemoroji dergâhı:

kadına tecâvüz ediliyor,
çocuklar öldürülüyor
heryerde kanlar dökülüyor,
insân, pc başında
kan kaybediyor...

duygusuz, dayanıksız metaller yapıyor;
insân, önce rûhunu benzetti,
derâkâb kendine benzeyen oyuncaklar yaptı

kedisi, köpeği öldü diye
günlerce ağlayan
açlıktan ölen insânı görmeyen insân

bir hayvânlık sendromu;
nesli tükeniyor insânlığın
kıllıdan gelmedi
lâkin kıllıya doğru gidiyor
insân, cân kaybediyor...

yâr dergâhı:

sevgili!
bana öyle kudretli bir sevgi ver ki,
sensizliğe bile yetsin.

melekmeşreb yârim,
melekelerini melekler mesken kılsın
âşkımızın kuşu hüdhüdüanka olsun

dudağın bükülmesin!;
dudak, yüzün kalbidir

boşlukdüşüren bakışın
boşluğa akmasın!

bir gün seni unuturumtrak olursam
bana hâfızamı hatırlat;
sen, rûhumun hâfızıydın,
gözümü ezberden okurdun
biz, biribirimizin alnına yazılmışız de

göğsünü, göğsüme iyice bastır,
kalbin, kalbime taşınsın

-kendi kendime öylesine diyorum;
ne ben hâkkediyorum,
ne de bu cümleleri hâkkeden var!
hâsıl-i kelâm,
haklanmışız hepimiz!-

petrol dergâhı:

kuştüyü yastıklar
kuşsütü sofralar
kuş şehveti bir de!

şeyhimin illerinde
cânı sağolsun petrolün!

liberal dergâhı

iki mayo üstüste giydi,
yine de üşüdü adam
âh, gözlüğünü, güneş çarpsın!
âh, şezlong çarpsın tenini!

cıgara paketine baktı
iki yana bakandan bir yatak;
yok kurbânım,
sen, öldüreninden ver

mahsuscuktan dergâhı:

bir barbie bebek, su tabancası, körebe hayât…
‘o-mo-dil-li papat-ya-dil-li kız-senin-sa-çın-kaç-tel-li’
yimidöt!

töpetimin patileri ço’ düjel
payam olsaydı so’aı tedilerine
bi ev yapaydım

tabuk ve sayı cibcibley...
biy tabuk, şekij cibcib

ben dergâhı

en yumuşak kelimem bile ünlemli!
soru işâretleri cümlelerimin başında..
nokta koyduğum tek satır yok..

arâb’ın “yârab”ı kalbimde,
türk’ün “türkü”sü dilimde,
kürd’ün “kürk”ü üstümde
ümmeti!

ben, tâkâtsiz;
kendinde sakât bir adamım

ben, çabuk tıkanan
kimileyin k/abuk takınan bir adamım

ben, zayıf bir adamım
-zayıflığım, vücûdumun huyudur-

ben, düz bir adamım;
şeytân ısırdı, nefsi kuduz bir adamım

lâkin ahirzamân şâiriyim;
dilim, kelimenin sûruna üflediğinde
yazının kıyâmeti kopacaktır!

ve, şiirim dünyalık değildir;
ben, ölümsüz zamânlarda okunsun deyû
söz diziyorum.

zemzeme makâmında şarkılar söylerim nesli tükenmiş insâna
paralarım kendimi, para etmez yine de pâre pâre benliğim;

yâ Rab,
acılırımı taklîl et,
yâ da ömrümü...

behlül 2011
n/iğde bağları
-hazân girişi- Seslisohbet / Seslichat / Sesli / Chat / Medikal / Ortopedi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder